İyilikhane Çocuk İftarı, İstanbul
2019, Mayıs 26 / 1440, Ramazan 21
Ramazan’ın sanırım en deli dolu gününü geride bıraktık. İyilikhane’de artık gelenekselleşen çocuk iftarımızın dördüncüsünde 400’e yakın çocuğumuz, ebeveynleri ve gönüllümüzle birlikteydik.
Ramazan gelmeden 1 ay evvel başlamıştı hazırlıklarımız; güvenli, ferah, çocuklara çok uzak olmayacak, uygun bir iftar ve şenlik alanı bulabilmek için çok kişiye sorduk, araştırdık ve sonunda Merter’de bir tesiste karar kıldık. Önceki üç iftarın deneyimlerini önümüze koyup bir rota çıkardık. İftara kaç/hangi çocuk-aile katılacak, kaç gönüllü görev almalı, ulaşım için servisleri nasıl ayarlamalı, hangi oyunları oynarız, ip, top, hoparlör; nelere ihtiyacımız var upuzuuun bir listeyi tek tek kontrol ettik. Öyle bir heyecanla hazırlandık ki -abartısız- birbirimize rüyalarımızda bile iftarı sorduk. :) Ve sonunda bir yıldır duyduğumuz, içimizi kıpır kıpır eden o tatlı soruların cevap gününe ulaştık:
- Abla, bir daha birlikte iftar yapacak mıyız?
- Abla, önceki sene arkadaşlarımla bir iftar yapmışsınız. Çok güzelmiş! Bu sene bizi de götürür müsünüz?
- 26 Mayıs Pazar günü iftar için buluşuyoruz çocuklar. 17.00’de ailelerinizle birlikte servis alanında olun lütfen! Gecikmeyin, oynamak için de çok vaktimiz olsun, tamam mı?
İftar günü erkenden son hazırlıklar için kolları sıvadık. Dört gönüllümüz oyun alanı için her biri 200 kg olan çadırları, taşıdı, kurdu. Etkinlik sahasının ve yemek alanının dört bir yanı gönüllülerimizce balonlarla süslendi, resim, yüz boyama ve oyun hamuru masaları kuruldu. Hatıra panoları asıldı, sandalye kapmaca için sandalyeler dizildi, toplar şişirildi. Tam hazırlıklar bittiğinde misafirlerimiz servislerle etkinlik alanına geldi. Oyunlar başladı! Kardeşlik Bağı Projesi’nin de enerjisiyle tüm grup saniyeler içinde tanışıp kaynaştı. 200’ün üzerinde yetim ve/ya mülteci çocuğumuzla 70 gönüllümüzün coşkulu oyunları görülmeye değer kocaman bir mutluluk tablosuydu.
Çocuklarımızdan Lamia (10) ip atlamayı şenlikte öğrendi, hatta öyle güzel atladı ki “rekora koştu”. Sonra yeni tanıştığı diğer gönüllü ablalarıyla paylaştı neşesini: “Abla, biliyor musun, bugün ip atlamayı öğrendim, çok eğlenceliii!” Ve iftar sofrasında tatlı bir yorgunlukla oturuyordu gün sonunda. Ahmet (11) de ip atlamayı yeni öğrenen bir başka çocuğumuz, kendi etrafında döne döne atlayıp şov yapıyordu alkışlar arasında.
Yüz boyama masasında da herkesin keyfi yerindeydi; yüzü boyanan çocukların gönüllülerin telefonlarından kendilerini gördükleri o ilk anda yüzlerinde oluşan kocaman tebessüm ve gülen gözleri… Bazı çocuklarımız artık “büyümüş” olduğunu düşündüğü için yaptığı çocukça şeyden biraz utandı, kimse fark etmeden silmek istedi yüzünü, sonra “kocaaaman” ablalarının bile onlar gibi yüzünü boyadığını fark edince rahatladı. Çocukluğunun farkında olanlar için ise yapılan rengârenk deseni ne kadar beğenmiş olsalar da az sonra yüzlerini yıkayıp yeniden abla-abisinin yanına gidip “hadi yine boyayın” demenin lezzeti bambaşkaydı. Bir çocuğun gözlerinin içine bakıp yanaklarına güzel çiçekler, cesur aslanlar çizerken yapılan muhabbetin, o şefkatli temasın lezzetini hangi renk verebilir?
Sandalye kapmacada oturur pozisyonda ilerleyen afacanlar, boyuna posuna aldırmadan (3-5 yaş) büyüklerin yakar topuna girmeye çalışan gönüllülerin toptan güçlükle koruduğu minikler, birbirinden güzel resimler çizip gönüllülere hediye eden çocuklar…
Bir çocuğun bayramlık etkinliğinde kıyafetini birlikte seçtiği ya da 1 ay önce lunaparka gittiği, hatta en son ta 1 yıl önce yine iftarda birlikte oynadığı ablasını, abisini onlarca görevli arasından bulup tanıması, koşup sarılıp onu tekrar gördüğü için ne kadar mutlu olduğunu söylemesi ya da ilk kez gördüğü gönüllü abla-abisine “sanki sizi çok önceden tanıyordum” demesi… Bir de “büyüyünce ben de İyilikhane’de gönüllü olmak istiyorum” diyen çocuklarımız… :’) Çocuklar için her bir etkinliğin hafızalarda bu kadar kalıcı, güzel izler bırakıyor olması ne kadar güzel! Sonra, biz çocuklarla doyasıya eğlenip oynarken çimlerde keyifle çocuklarının mutluluğunu izleyen annelerin mahcup teşekkürleri, yüzlerindeki o aydınlık da unutulmayacak anlardandı şüphesiz… Tüm bunları düşününce bir iftar yalnızca “yemek” olmaktan çok çok öteye geçti, kalplere işlenen, dua köprülerinin kurulduğu bereketli bir kardeşlik sofrasına dönüştü. Ve ezanla o sofrada buluştuk: “Allahuekber! Allahuekber!”
Günün sonunda kullandığımız iftar alanlarını güzelce toplayıp temizledik, tüm çocuklarımızı servislerle evlerine ulaştırdık. Özveriyle ve azimle çalışan kıymeti gönüllülerimize ve bağışçılarımıza çok ÇOK çok teşekkür ediyoruz. İnanıyoruz ki mükâfatları Allah katında verilecek. Rabbimiz merhamet ettikleri gibi merhamet buyursun her birine, emeklerinden razı olsun, tebessümlerine vesile oldukları çocuklarla birlikte Peygamber Efendimizle (hadis-i şerifte buyrulduğu şekilde iki parmak gibi yan yana) olmayı nasip etsin.